Kalp ve damar hastalıkları, tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de halen ölüme en sık sebebiyet
veren sağlık problemi olarak dikkat çekmeye devam etmektedir.
Günümüzde gerek tanı ve gerekse de tedavi konularında, yeni
ilaç, cihaz ve tekniklerin bulunması ve geliştirilmesi ile
katedilen onca mesafeye rağmen kalp sağlığı konusunda
insanlarımızın bilinçlendirilmesi kalp sağlığımızı
koruyabilme adına yapılabilecekleri en önemli ve en temel basamağı
oluşturmaktadır.
Her hastalıkta olduğu gibi kalp damar
hastalıklarında da rahatsızlıklar henüz ortaya çıkmadan önce
önleyici tedaviler kapsamında risk faktörlerinin iyi bilinmesi ve
bunlarla bilinçli ve etkin bir şekilde mücadele edilmesi çok
önemlidir. Kalp ve damar hastalıklarının oluşumunda rolü olan
yaş ve genetik yatkınlık gibi değiştiremeyeceğimiz ve kontrol
edemeyeceğimiz risk faktörlerinin payı olsa da değiştirme veya
en azından kontrol edbilme şansımızın olduğu risk faktörleri
ile mücadele etmek suretiyle, kalp damar hastalıklarından
korunmamızı sağlayacak pekçok imkanın da elimizde mevcut olduğu
unutulmamalıdır. Kalp hastalıklarının ortaya çıkmasında ciddi
role sahip olduğu bilinen diyabet (şeker hastalığı),
hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve hiperlipidemi (yüksek kan
yağları kolesterol, trigliserid yüksekliği) mevcudiyeti, etkin
diyet, egzersiz, kilo kontrolü ve stresden uzak durma gibi
alınabilecek tedbirler sayesinde en azından kontrol altında
kalmasını sağlayabileceğimiz başlıca risk faktörleridir.
Sigara gibi tütün ve tütün ürünlerinden uzak durulması kalp
hastalıklarından korunmada çok önemlidir. Aynı şekilde,
sağlıklı ve dengeli beslenmek, kilo kontrolümüzü sağlamak,
düzenli egzersiz yapmak, kalp sağlığımızı korumak için
kolaylıkla gerçekleştirebileceğimiz, uygulayabileceğimiz ve
ayrıca çevremiz, ailemiz için küçük yaşlardan itibaren
uygulatabileceğimiz yaşam tarzı değişiklikleridir. Bilinmelidir
ki sigara kullanımı, sağlıksız beslenme, egzersiz yapmamak ve
stresli bir yaşam birleştiğinde kalbin olumsuz etkilenmemesi
mümkün değildir.
Beyaz et tüketiminin tercih edilmesi
ve zeytinyağının başrolde olduğu akdeniz mutfağı olarak
tanımlanan potasyumdan zengin doğal sebze ve meyvelerle oluşturulan
beslenme alışkanlığının kazanılması kalp sağlığının
korunması için çok önemlidir. Özellikle işlenmiş ve
kızartılmış gıdaların, koruyucu ve katkı maddesi içeren hazır
yiyeceklerin kalp sağlığımız için ciddi tehditler oluşturduğu
unutulmamalıdır.
Tüm dünya üzerinde en çok tuz
tüketen toplumlardan biri olduğumuz gerçeğinden yola çıkarak
özellikle hipertansiyon ve kalp yetmezliği gibi kalp sağlığı
problemleri ile etkin mücadele edebilmek için tuz tüketimimizi ve
tuz alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Günlük tuz
tüketiminin en fazla 5gr/gün olması önerilirken ülkemizde günlük
18 mg/gün gibi çok yüksek oranda tuz tüketim alışkanlığımızın
olması hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konudur. Kalp
krizi ve inme gibi kalp ve damar hastalıklarının başlıca
sorumlularından olan hipertansiyon tedavisinde düzenli ilaç
kullanımı yanında tuz tüketiminin sınırlandırılması,
egzersiz yapılması ve kilo kontrolünün öneminin anlatılması ve
hedeflenmesi çok önemlidir. Dünyanın diğer bölgelerinde de
durum çok farklı olmamakla birlikte unutmamalıyız ki böbrek,
göz, kalp, beyin gibi en önemli organlarımızda sinsi bir şekilde
kalıcı hasarların oluştuğu tansiyon hastalarının en az üçte
biri tansiyon hastası olduklarını bilmemektedir. Tansiyon hastası
olduğunu bilenlerin de en az üçte biri düzenli ilaç
kullanmamakta, kullananların da yine en az üçte birinde ilaca
rağmen hedeflenen düzeyde tansiyon kontrolü sağlanamamaktadır.
Kalp ve damar hastalıklarından
korunmak adına yaşam tarzı değişiklikleri ile kalp sağlığımızı
ve genel sağlığımızı koruyabiliriz.
Doç.Dr.Ahmet Arif YALÇIN